Karahanlılar
Devleti'nin Türk tarihi açısından önemi, ilk kez Türk
ve İslam sentezini yapan devlet olmasındadır. Türklerin,
Müslümanlığı benimsemesinden sonra kurulan bu devlet, hem Türk, hem de İslam
karakterini taşıyordu. Uygur alfabesini kullanırlar ve Türkçe
konuşurlardı. Orta Asya'dan gelen Yağma Türk
boyu tarafından kurulan Karahanlılar Devleti, yaklaşık olarak
üç milyon kilometrekarelik bir alana yayılmıştı.
Türklerin göçebelikten vazgeçerek
yerleşik bir yaşam sürmeye başladıkları dönemde, ortaya çıkan
ilk Türk devleti, Karahanlılar
Devleti'dir. Karahanlılar Devleti'nin kökeni epeyce karışıktır. Bir görüşe göre,
Karahanlılar Devleti'nin kurucusu ve yöneticisi Göktürkler'in,
Aşına soyundan gelen Karlukların bir koludur.
Doğu Göktürk siyasal birliği 742 yılında
dağılınca, bozkır egemenliği önce Basmıllara, sonra da
Uygurlar'a geçer. Uygur ve Basmıllarla birlikte Göktürk
Devleti'nin yıkılmasına katılan Karluk beği, ilkin
sağ yabgu, daha sonra da sol yabgu
yapılır. Sol yabgu, kağandan sonra en yüksek makamdır. Karluklar
Çin-Arap ve Arap-Turgeş savaşlarından
yararlanarak Balasagun ve Taraz bölgelerini
ele geçirirler. Sekizinci yüzyılın ikinci yarısında
Kaşgar'ı alırlar. Uygur devleti Kırgızlar
tarafından yıkılana kadar Uygurlar'a
bağımlı kalırlar. Uygur Devleti'nin ortadan kalkmasından sonra, Kırgızlar Türk
geleneklerine değer vermediklerinden, bozkır egemenliğinin Ötüken'e bağlı olduğu
inancı da yıkıldı. Yerleşik yaşama yönelen, Mani dinini
benimsemiş Uygurlar'da, eski gelenekler değerini yitirdiğinden, henüz
şaman olan ve soyunu Kağan Aşına sülalesine bağlayan
Karluk yabgusu kendisini bozkırlar egemeninin yasal mirasçısı
sayar ve büyük kağan anlamına gelen "Karahan" unvanını alır.
Tarih kaynaklarında Karaordu veya Kuzordu diye geçen Balagasun'u
başkent yapar.
Bir başka görüş ise, Karahanlı Devleti'nin kökenini, Doğu Göktürk ve Uygur
siyasal kuruluşlarının temel öğesi oları Dokuz Oğuzlara bağlar.
Buna göre Türgeş'ten sonra Karluklar,
Onokların dağılmasını önleyemeyen ve İslam fetihlerine direnemeyen
zayıf bir topluluktur. Karahanlı Devleti'ni, Dokuz Oğuzlardan gelen
Yağma sülalesi kurar. Dokuz Oğuzlar'dan bir bölüm ayrılarak, Karluk
Türkleriyle birleşir. Türk kağanı bundan hoşlanmaz ve Dokuz Oğuz'u
Karluk ve Kimek arasında bir yere, Sarısu
bölgesine yerleştirir. Yağma adlı Dokuz Oğuz şefinin topluluğu
orada barınamaz, kağanın yanına gider. Yağma boyunun yöneticileri Dokuz Oğuz
kralları ailesinden gelmektedir. Yağma kralları genel olarak Buğra Han
unvanını taşımaktadırlar. Yağmalar Kaşgar ve Narin
arasındaki bölgede yaşarlar. Buğra Han unvanlı
Karahanlılar da Kaşgar kenti ile sıkı bir bağlantı
içindedirler. Karahanlı sülalesinin Yağmalarla bağlantıları bazı otoritelerce
kesin sayılmaktadır.
Karahanlılar, ister
Göktürk-Aşına-Karluk, ister Dokuz Oğuz-Uygur
kökenli olsunlar, bölgede göçebe boyları birleştirerek önemli bir siyasal birlik
kurarlar. Altay-Türk bozkır sistemine göre
bu boy toplulukları, büyük ve küçük kağan arasında paylaştırılır. Doğu bölgesine
egemen büyük kağan, Balasagun'a yerleşir ve Arslan
Karahan unvanını taşır. Batı'daki küçük kağan ya da ortak kağan ise
önce Taraz'a daha sonra Kaşgar'a yerleşir ve
Buğra Han unvanını taşır. Arslan, Çiğil
boyunun, deve ise Yağma boyunun simgesidir.
Boyların paylaşılması sülalenin daha alt birimlerinde de sürer. Karahanlı
soyundan dört alt kağan ile altı hükümdar vekili, iki başhükümdarı izler. İki
alt kağan için, simge adlarıyla birlikte Arslan İliğ ve
Buğra İliğ unvanı kullanılır. Hükümdar vekilleri ise Yinal
unvanını taşırlar. Her rütbenin belirti bir unvanı vardır ve bu rütbeler
hiyerarşik bir sistem meydana getirirler. Arslan İliğ yeri boşalınca Yinal,
Arslan Han yeri boşalınca da Buğra Han yerine geçer ve eski unvanı bırakıp yeni
unvan taşımaya başlar. Ne var ki, aile içindeki bu hiyerarşinin sık sık
çiğnendiği ve bu yüzden savaşların çıktığı görülür. Karahanlıların ilk saptanan
büyük kağanı Bilge Kül Kadir Han'dır. Ondan sonra, oğulları
Bazır Arslan Han Büyük Kağan, Oğulcak
Kadir Han ise Ortak kağandır. Ama yeğeni Satuk,
savaşla Oğulcak'ın yerini alır ve Satuk Buğra Han
olur. Onun oğlu Baytaş büyük kağan Arslan Han'ı
yenerek sülalenin bu kolunu ortadan kaldırır, kendisi başa geçerek Büyük
kağan olur. İlk kez İliğ unvanını kullanan kardeşi Süleyman'ın
oğlu Harun Buğra Han'dır. Buhara'nın kesin
fethini sağlayan Nasır, Arslan İliğ unvanı ile
alt kağandır. Ağabeyi Togan Han Büyük Kağandır.
Harun'un oğlu Yusuf Kadir Han, Arslan
İliğ'den daha üst rütbede ortak kağandır. Bir süre sonra Arslan
İliğ kendisini Büyük Kağan ilan eder ve ağabeyi ile
savaşmaya başlar. Nasır ölünce kardeşi Mansur
Arslan İliğ olur. O da kendisini büyük Kağan olarak ilan eder,
küçük kardeşi Yinal Tekin ise onun yerine Arslan İliğ
olur. Gerçek Büyük Kağan Togan ile savaşa girişirler.
Togan Han bu savaşta ölünce onun yerine yasal olarak
ortak Kağan Yusuf Buğra Han geçer.
Bulundukları eyaletlerde bağımsız
boylar bulunmasına karşın, Karahanlı soyu birbirlerinin rütbe ve eyaletlerini
ele geçirmek için iç savaşı sürdürürler. Karahanlı soyunun sürekli olarak
birbirleri ile boğuşması devletin iç ve dış güvenliğini sarsar, bu nedenle de
Karahanlı Devleti bir süre sonra parçalanır ve ortaya Doğu ve
Batı olmak üzere iki ayrı Karahanlı Devleti çıkar. Önceki Türk devletlerindeki
gibi Karahanlı Devleti de Doğu ve Batı olmak üzere geleneksel biçimde
bölünmekten kurtulamaz.
1040 yılında
Karahanlı Devleti ikiye bölünür. Batı Karahan Devleti
Semerkand ve Buhara gibi büyük İran-İslam
kültür merkezlerini sınırları içine alır. Doğu Karahan Devleti
ise başkent olarak Kaşgar'ı seçer ve daha çok Buda
ile Mani dininin etkin olduğu bölgeleri sınırları içine alır.
Ne var ki, ilk Türk-İslam edebiyatı,
İran-İslam etkisindeki Batı devletinde değil de Doğu
Karahan Devleti'nde gelişir. Gerek Batı, gerekse Doğu devletlerinde
eski siyasal sistem sürer. Karahanlı soyundan büyük Kağanlar, ortak kağanlar,
iliğler ve yinallar geniş bağımsızlık içinde kendilerine bağımlı bulunan boyları
ve kavimleri yönetirler.
Karahanlı Devleti,
göçebe bozkır düzeninden klasik İslam devletine bir geçiş aşaması olarak tarih
sahnesine çıkmıştır. Askeri güç geniş ölçüde göçebe savaşçılara dayanmaktadır.
Prensler kentlerde otururlar. Soylarına bağlı kavimlerin askerleri, savaşçı
niteliklerini yitirmesinler diye bu kentlerin yakınında kurulan çadırlarda
göçebe yaşamı sürerler. Askeri gücünü Selçukluların
Oğuzlarına dayandıran Ali Tegin Buhara'da
oturmaz, kent yakınında Karluk Ordu adını verdiği ordu
karargâhında otururdu. Bastırdığı paralara da Karluk-Ordu adını vermiştir.
Karahanlıların tarihi konusunda Batılı
ve İslam kaynakları pek birbirini tutmamaktadır. Bu devletin adının Batılı
tarihçiler tarafından verildiği ve güçlü hanlılar anlamına gelen Karahanlılar
olduğu da ileri sürülmüştür. Karahan, karaordu Türkçe'de büyük
baş ve güçlü anlamında kullanılmıştır. İlig unvanı bu devletin
kurucusu olan hanedanın bir özelliğidir. Bu unvan arslan ve
buğra ile birlikte devletin dört alt kağanından ancak ikisi
tarafından kullanılmıştır. Devlet yapısı ve yönetimi olarak eski Türk sistemini
uygulayan Karahanlıları, İran sistemini bilen Müslümanlar hiç anlamamışlardır.
Karahanlı Devleti'nin yapısı kadar sülalenin kaynağı da tarihsel belgelerde
tartışmalıdır. Çeşitli kaynaklara göre Karahanlı sülalesinin orijini olarak
Uygur kökeni, Türkmen kökeni, Yağma
kökeni, Karluk kökeni, Karluk-Yağma kökeni,
Çiğil kökeni, Tuchu kökeni gibi çok değişik
görüşler ileri sürülmüştür.
Bölgedeki karışıklıklardan yararlanan
Karluklar 740 yılından sonra Balasagun
ve Taraz yörelerini ele geçirmişlerdir. Tibetliler
ile Uygurlar arasındaki savaştan yararlanan Karluklar,
Kaşgar kenti ve civarını da ele geçirme şansına sahip
olmuşlardır. Kırgızların Ötüken ve bölgesini
işgal ederek, Uygur Devleti'ni yıkmasından sonra, bozkır
yöreleri başsız kaldı. Bunun üzerine kendi soyunu Aşma
sülalesine bağlayan Karluk Yabgusu kendisini bozkırların yeni egemeni ilan
ederek büyük kağan anlamında Kara-Hakan adını aldı. Merkez
olarak Çu boyunda Balasagun civarında bulunan
Karaordu seçildi. Yeni devlet kendisine bağlı bulunan kavimleri
yarı yarıya böldü ve iki kağan yönetiminden çift hükümdarlık sistemine geçti.
Doğu bölgesinin egemeni Büyük Kağan Karaordu kentinde
yaşıyordu. Aynı zamanda Arslan Kara Hakan unvanı ile de tüm Karahanlıların en
üst düzeydeki egemeni oluyordu. Batı bölgesinin yöneticisi Serik Kağan
önce Taraz'da sonra da Kaşgar'da oturmuştu.
Buğra Kara Hakan adı ile Batı bölgesinin yöneticisiydi.
Karahanlı devletinde bir hiyerarşi vardı ve çeşitli unvanlar yükselme sırasına
göre kazanılırdı. Bir üst makam boşaldığı zaman onun altında bulunan, o üst
makama geçerdi. Üst düzey unvanları hep devlet kurucusu hanedanın üyelerine
veriliyordu.
Kağan hanedanının yanı sıra bir de
başta Yuğruş olmak üzere vezirler topluluğu bulunuyordu.
Başkomutana Subaşı, saray nazırına Tayangu,
bitikçi ve maliye nazırına da Ağıcı denirdi. Bu tür görevlere
hanedan ailesinden olmayanlar da getirilirdi. Sülaleden gelen hükümdar vekilleri
irken, sağan, inanç,
ongun, toğrul adlarını taşırlardı.
İlk Karahan hükümdarı Bilge
Kül Han önce Samanoğulları ile savaşmak zorunda
kalmıştır. Samanoğullarını yenerek ülkesini genişleten bu kağanın yerine daha
sonra iki oğlu geçti. Oğlu Bazır, Arslan Han adı ile
Balasagun'da, Oğulcak da Kadir Han adı ile
Taraz'da başa geçtiler. Samanoğulları Taraz'ı ele geçirince Oğulcak da
Kaşgar'ı merkez yaparak devleti yeniden düzenledi. Bu arada asi
Samanoğulları'ndan birisinin ülkesine sığınmasına izin veren Oğulcak,
yeğeni Satuk'un bu adam aracılığıyla Müslümanlığı benimsemesine
yardımcı oldu. Satuk'un Müslüman olmasından sonra, Karahanlı
devletinin Batı kısmında Müslümanlık hızla yayıldı. Satuk
Müslümanlık sayesinde yavaş yavaş güçlendi ve Büyük Kağan olmak
için mücadeleye başladı. Müslüman gönüllülerden oluşturduğu ordusuyla Doğu
bölgesinde egemen olmak için hazırlandı. Aral Gölü ve
Hazar Denizi arasında yaşayan Oğuzlar bir süre sonra
Müslüman oldular. Satuk Buğra Han Müslümanlığın verdiği yeni
güçle kısa zamanda devlete ve bölgesine egemen oldu. Satuk Buğra Han'ın
955 yılında ölümünden sonra yerine geçen oğlu Baytaş
Musa babasının büyük kağan ile başlattığı savaşı kazanarak hanedanın
doğu kolunu ortadan kaldırdı ve kendini büyük kağan ilan etti. Bu noktadan sonra
tüm Karahanlı Devleti Müslümanlığı benimsedi. 960 yılından
sonra Karahanlı Devleti artık tam anlamıyla Müslüman bir devlet olarak yaşamını
sürdürdü. Karahanlı Devleti tümüyle Müslüman olduktan sonra civar bölgelerin de
Müslüman olması için İslam cihadı doğrultusunda savaşlara girişti. Musa'nın
yerine geçen oğlu Hasan Musa da babasının başlattığı
Müslümanlığı yayma savaşlarını sürdürdü. Kaynaklarda Arslanhan
veya Karahan adı ile geçen Hasan Musa Kağan
zamanında Samanoğulları devleti yıkılmış ve Fergana bölgesini
Karahanlılar Devleti almıştı. 992 yılında, Satuk Buğra
Hanın torunu Harun Buğra Han orduları ile Buhara
ve yöresini ele geçirdi. Selçuklular arkadan orduları ile baskı
yapınca Karahanlılar geri çekildiler ve bir yıl sonra
Samanoğulları Buhara'ya yeniden sahip oldular.
Harun Buğra Han ölünce yerine oğlu Ahmed Togan, han
unvanı ile geçti. Togan Han sonradan Samanoğulları
Devleti üzerine iki sefer düzenledi ve bütün Seyhun havzasını
devletinin sınırları içine kattı. Ahmed'in kardeşi
Nasır da İlig Han unvanı ile Batı kağanlığına geçti ve
999 yılında düzenlediği büyük bir sefer ile Buhara
kentine girerek Samanoğulları Devleti'ni yıktı, hazinelerini
ele geçirdi. 1002 yılında Samanoğulları
ayaklanmak istediler ama, başaramadılar. Selçuklular bir yıl
sonra Karahanlıları bozguna uğrattılar ama, İlig Han
bir yıl sonra bu bölgeyi yeniden egemenliği altına aldı. Bu arada Gazne
Valisi Sebük Tekin ölmüş yerine oğlu Mahmud
geçmişti. Gazneli Mahmud Karahanlılar ile bir anlaşma yapmak
istedi, İlig Han ile yapılan anlaşma sonucunda Ceyhun
ırmağı iki devletin ortak sınırı oldu ve Mahmud, İlig
Han'ın kızı ile evlendi. İlig Han tüm
Samanoğulları ülkesini ele geçirmek istediğinden Mahmud
Hindistan'dayken harekete geçti. Durumdan bilgisi olan Mahmud
geri dönerek Karahanlıları yendi. İlig Han intikam almak için Hotan
tarafında bulunan Yusuf Kadir Han'dan yardım istedi.
1008 yılında Belh yakınlarında yapılan savaşı,
ordusunda Hindistan'dan getirdiği filler bulunan Mahmud
kazandı.
Bu yenilgi Karahanlı Devleti için
büyük bir dönüm noktası olmuştur. Yenilgiden sonra Karahanlı Devleti'nde hanedan
ve taht kavgaları başladı. Bunun sonucunda Nasır bağımsızlığını
ilan etti. Büyük kağan Ahmed de kardeşine karşı Gazneli
Mahmud ile dostluk anlaşması yaptı. Bir yıl sonra Nasır
kardeşine karşı bir sefer açarak Kaşgar'a doğru yola çıktıysa
da şiddetli kış yüzünden bu seferi sonuçlandıramadı. Gazneli Mahmud
bu hanedan anlaşmazlığını çözmek için aracılık önermiş ama Nasır
ölünce konu kendiliğinden çözüme kavuşmuştu. Nasır'ın yerine
üçüncü kardeş Mansur geçtikten sonra Karahanlılar
tarihi ciddi boyutlarda karışıklık dönemine girdi. 1016 yılında
Mansur büyük kağana karşı harekete geçerek kendisini büyük
kağan ilan etti. Buna karşılık büyük kağan Ahmed'i oğlu ve
kardeşi destekliyordu. Mansur'un darbe girişiminden sonra iki
taraf arasında yoğun çatışmalar başladı. Bu iç savaş sırasında Gazneli
Mahmud da Harzem'i işgal etti. Karahanlılar kendi
içlerindeki kavga nedeniyle bu işgale seyirci kalıyor ve hiçbir şey
yapamıyorlardı. Ahmed'in ölümü üzerine bu kez de Yusuf
Kadir Han ile Mansur arasında savaş çıktı. Bir sûre
sonra hiçbirisi kazançlı çıkamayınca anlaşma yapıldı ve ikisi ortak yönetime
başladılar. Karahanlı Devleti böylece aynı anda iki kağana birden sahip
oluyordu. Bu anlaşmadan sonra Gazneliler üzerine ortak bir
sefer açıldı ama, gene Belh yakınlarında Karahanlılar
yenildiler. Yenilgi üzerine Şehzade Ahmed ile Ali Tekin,
Mansur'a karşı ayaklandılar. Mansur bunun
üzerine kendisini dine adadı ve derviş oldu. Yusuf Kadir Han
büyük kağanlıkta tek başına kaldı. Bu kez de kardeşleri ona karşı çıktılar.
Yusuf Kağan bunun üzerine yardım için Gazneli Mahmud'a
başvurdu. Yapılan anlaşma ile Ali Tekin'in eline geçen
topraklar geri alınacak ve Yusuf Kagan'ın oğlu Muhammed'e
verilecekti. Anlaşma çerçevesinde Gazneli Mahmud harekete
geçti. Karşı koyabilecek gücü kendinde bulamayan Ali Tekin
kaçtı. Gazneli Mahmud onu izlemeyerek Gazne'ye
geri dönünce Ali Tekin, Buhara ve
Semerkand'da yeniden duruma egemen oldu. Karahanlı hanedanı içindeki
savaşta daha sonra Yusuf ve oğullarının şansı açıldı.
Savaşlardan yengi ile çıktılar ve ülkede birliği yeniden kurdular. Yusuf
Kagan'dan sonra yerine oğulları Süleyman ile Muhammed
geçtiler. Gazneliler ile anlaşmazlıklar sürdüğünden arada bazı
savaşlar oldu. Kısa bir süre sonra taht kavgası yeniden başladı.
Muhammed ve
İbrahim kardeşler, kendisini büyük kağan sayan Kadir
Han oğlu Süleyman'dan ve onun yönetiminden ayrılmaya karar
vermişlerdi. 1042 yılında uygulanmaya başlanan bu karar
sonucunda Karahanlılar Devleti ikiye bölündü. Doğu Karahanlılar ülkesi başkent
Balasagun ve civarındaki bölgeleri kapsıyordu. Büyük Kağan
Balasagun'da otururken, bağlı kağanı Kaşgar
veya Talas'ta oturuyordu. Batı Karahanlılar ise Fergana
bölgesiyle Seyhun ve Ceyhun nehirleri
yöresinde yaşıyorlardı. Batı Karahanlılar büyük kağanı önceleri Özkent
daha sonra da Semerkand'da oturmuş, Batı bölgesi bağlı kağanı
ise Buhara'yı merkez edinmişti. Doğu ve Batı Karahanlılar
arasındaki sınır da Hocand oluyordu. Ortada kesin bir sınır
yoktu. Sınır daha çok bu iki devletin güçleri oranına göre çiziliyordu. Böylece
bir Türk devleti daha Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmüş oluyordu.
Doğu Karahanlılar Devleti
Bu devletin tarihi, bölünmeden sonra
eskisine oranla durgun geçmiştir. Yusuf Kadir Han'ın oğlu olan
Süleyman Batı Karahanlılara kaptırdığı
toprakları geri almak için kardeşleriyle arasındaki anlaşmazlıkları sona erdirip
her birinin yöneteceği ülke sınırlarını saptadı. Ancak buna karşın bir süre
sonra 1056 yılında kardeşi Muhammed'in
topraklarına saldırmaktan kendisini alıkoyamayan büyük kağan yenilerek esir
edildi. Bundan sonra Muhammed kendisini büyük kağan ilan etti.
Muhammed kısa bir süre sonra tahtını büyük oğlu Hüseyin'e
bırakarak devlet yönetimini bıraktı. Muhammed'in başka bir
eşinden İbrahim adlı bir çocuğu daha vardı. İşte bu eşi saray
darbesi düzenleyerek kocasını zehirleyip, eski büyük kağan Süleyman'ı
boğdurarak kendi oğlu İbrahim'i büyük kağan
ilan ettirdi. Ancak İbrahim de bir süre sonra ölünce yerine
Yusuf Kadir Han'ın küçük oğlu Mahmut
büyük kağan oldu. Mahmut Kağan zamanında
Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügat-it Türk'ü,
Yusuf Has Hacip de Kutadgubilik adlı eserlerini
yazmışlardı. Gene Mahmut döneminde iki Karahanlı
Devleti arasında sınır konusunda bir anlaşma yapılmıştı. Mahmut'tan
sonra yerine oğlu Omar geçmiş ama, kısa bir süre sonra Buğra
Han Hasan büyük kağan olmuştur. Hasan
döneminin en önemli olayı Doğu Karahanlı Devleti'nin
Selçuk Hükümdarı Melikşah'ın uyruğu altına
girmeleridir. Hasan'dan sonra başa geçen Ahmet
zamanındaki en önemli olay ise Batı'ya doğru genişlemeye çalışan
Karahitayların yenilgiye uğratılmasıdır. Bundan sonra başa geçen
İbrahim ise, iç kargaşaları önlemek için Karahitayları
yardıma çağırdı ve büyük kağan unvanını Karahitay Hükümdarı Kürhan'a
devrederek Balasagun ve yöresinin bu yeni devletin egemenliği
altına girmesine yardımcı oldu. İbrahim bu tarihten sonra
Kaşgar'da oturarak İlgi Türkmen unvanını
taşımıştır. İbrahim'den sonra başa sırasıyla Muhammed
II, Yusuf ve Muhammed III geçtiler.
1211 yılında Doğu Karahanlılar
Karahitaylara karşı ayaklandılar ve daha önce esir düşen
Muhammed lll'ü esirlikten kurtararak Kaşgar'a
getirdiler. Bunun Özerine Karahitaylar yeni bir sefer
düzenleyerek Kaşgar'a yürüdüler ve Muhammed III
ile beraber tüm Karahan beylerini kılıçtan geçirerek
Doğu Karahanlılar Devleti'ne kesin olarak son verdiler.
KAYNAK:http://www.denizce.com/tdkarahan.asp