BATI HUN
Batı Hunları ile
ilgili kaynaklar ve yorumlar çok çeşitlidir. Bazı kaynaklar Batı Hun
İmparatorluğu ile Avrupa Hun İmparatorluğu'nu ayırmakta ve bunları iki ayrı
devlet olarak kabul etmekte, bazıları ise Batı ve Avrupa Hun İmparatorluklarını
birbirlerinin devamı sayarak tek devlet kabul etmektedir. Batı Hunlarının
geldikleri yer konusunda da değişik görüşler ileri sürülmesine karşın, son
yapılan araştırmalar bu Hunların Büyük Hun İmparatorluğu'nun dağılmasından sonra
Orta Asya'dan göç eden kavimler olduğunu kesinleştirmiştir.
Batı Hunlarının Asya kökenli ve Büyük Hun Devleti'ni kuran
kavimlerin torunları olduklarına artık kesin bir gözle bakılmaktadır. Bu konuda
tarihsel, kültürel ve toplumsal bilgiler kanıtlanmıştır.
Hunlar Batı steplerine
göç etmeden önce buralarda İskitler yaşıyordu. Daha sonraları
İran'dan gelen Sarmallar İskit İmparatorluğu'nun yıkılmasında
önemli rol oynadılar ve İran kökenli kavimler Batı steplerine yayıldılar. Büyük
Hun İmparatorluğu dağıldıktan sonra Orta Asya'da kurulması
denenen bazı Hun devletleri uzun ömürlü olamadı ve Hunlar yavaş yavaş Batı'ya
doğru göç etmeye başladılar. Öncelikle Aral Gölü civarında
görülen Hunlar, sonraları Don ve Volga
ırmakları kıyılarında görüldüler. Bu tarihlerde Karadeniz'in bazı kısımları
Gotların işgali altında bulunuyordu. Don-Dinyeper
ırmakları arasında Ostrogotlar, onların batısında da
Vizigotlar yerleşmişti. Daha Batı'da ise Vandallar
oturuyordu. Bu bölgelerde ayrıca bazı Germen kavimleri ile İran
boyları karışık biçimlerde yaşıyorlardı. Hun başbuğu Balamir'in
yönetimindeki ilk saldırılar önce Doğu Gotları olan Ostrogot devletini yıktı,
sonra da Batı Gotları olan Vizigotlar tarih sahnesinden silindiler. Gotlar bu
yenilgiler üzerine kalabalık gruplar halinde Batı Avrupa'ya
kaçtılar. Bu dönemde birçok kavim Hunların zorlamasıyla Karadeniz'in
kuzeyinden Avrupa'ya doğru göç etti. Hunlar Roma
İmparatorluğu'nun kuzey kesimlerini de altüst ederek İspanya'ya
kadar büyük bir kavimler göçüne neden oldular. Yendikleri kavimlerden aldıkları
esirler ile ordularını genişleterek Avrupa'nın içine doğru saldırılarını
yoğunlaştırdılar. Kısa zamanda yoğun bir Hun saldırısı ile karşı karşıya kalan
Avrupa'nın dengesi altüst oldu. Tüm Avrupalılar Hunlara barbar gözü ile bakıyor
ve onlardan çok korkuyorlardı. Hunlar ilk kez 378 yılında
Tuna nehrini geçtiler ve Roma İmparatorluğu'ndan
herhangi bir direniş görmeden Trakya'ya kadar indiler. Daha
sonraları da Macaristan'ın iç kısımlarına uzanan bir büyük
sefer düzenlediler. Bu bölgelerde yaşayan kavimler korkularından Roma
İmparatorluğu'nun sınırları içine giriyorlar ve Romalıların
askeri gücüne sığınıyorlardı.
Roma İmparatoru I.Theodosius'un
395'te ölmesi üzerine Hunlar yeniden harekete geçtiler, iki
cepheden hareket eden Hunlar'ın bir kısmı Balkanlar'dan
Trakya'nın içlerine inerken bir kısmı da Kafkasya'dan
geçerek Anadolu'nun iç kısımlarına giriyorlardı. Hunların doğu
kanadı tarafından düzenlenen bu akınları Basık ve
Kursık adlı başbuğlar yönetiyordu. Hunlar Anadolu'ya
indikten sonra burada kalmamışlar, iç kısımlara doğru ilerlemişler,
Çukurova'yı ve Suriye'yi işgal etmişlerdir.
Kudüs'e kadar inen Hunlar daha sonra kuzeye dönerek Orta
Anadolu'ya yürüdüler ve daha sonra da Azerbaycan yolu
ile kendi merkezleri olan Kuzey Karadeniz'e döndüler.
İskitlerden sonra Türklerin ikinci kez Anadolu'ya
gelişleri Hunlar döneminde olmuştur. Hunlar bir süre sonra Doğu Roma
İmparatorluğu'nu çökertmeye yönelik saldırılarını artırdılar. Ancak dış
politika olarak Doğu Roma'yı ortadan kaldırmayı ana ilke olarak
benimserken, buna karşı Batı Roma ile dostluk ilişkilerini
geliştirmişlerdi. Avrupa'da ortalığı karıştıran bazı barbar kavimlerin hem
Romalıların hem de Hunların düşmanı olması Hun devletini böyle bir dış
politikaya yöneltmişti. 400 yılından sonra ise Hunlar
Batı Roma'nın sınır eyaletlerine girmeye başladılar. Hun korkusu ile
yerlerini terk eden Vandallar, Saksonlar,
Burgonlar Avrupa'yı birbirine katıyorlardı.
Hem Romalılar hem de Hunlar bu barbar kavimlerin üzerine giderek bunları
sindirdiler. Hunların zaferlerinden sonra bu kavimler daha da
Batı'ya yöneldiler ve Galya'ya
gittiler. Böylece Batı'ya doğru Hunların yolu üzerindeki engeller kalkmış
oluyordu.
Sınırları Asya'da Balkaş Gölü
yakınlarına kadar uzanan Hun İmparatorluğu'nun batı kanadı hükümdarı olan
Uldız, 405 ve 409 yıllarında
Tuna'yı geçerek Bizans'a Hun tehdidinin
sürdüğünü göstermişti. Uldız'dan sonra Hun İmparatorluğu'nun
başına Karaton geçti. Karaton daha çok doğu yöresiyle
uğraştı ve Bizanslılar ile ilişki kurdu. Bizans devletinin ortadan kaldırılması
için de bir yandan hazırlıklarını sürdürdü.
Tuna havzasını ele
geçirip bölgedeki kavimleri Batı'ya süren Hunlar, yavaş yavaş
Tuna nehrinin kıyılarına yerleştiler, imparatorluğun merkezi de Tuna kıyılarında
kuruldu. Ne var ki, Batı Hunlarının büyük bir bölümü gene de Don
ırmağının doğusunda uzanan steplerde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Batı Hun
İmparatorluğu'nun ilk merkezi bu steplerdeydi, sonraları Tuna
kıyılarına geçilmiştir. 400 yılı sıralarında Avrupa'ya
yerleşmeyi tamamlayan Hunlar, bundan sonra hep Roma İmparatorluğu ile
ilgilenmişlerdir. Hunlar Tuna havzasında yerleştikten sonra göçebelikten
vazgeçmişler ve diğer bölgelerin fethedilmesi için, daha önce kendilerine
bağladıkları kavimleri kullanmışlardır.
Tuna ve Tisa
havzalarının işgalini sürdürebilmek için Hunların Çek ve
Moravya ovalarından geri dönmeleri gerekiyordu.
Transilvanya'nın her parçasının işgaline ancak sıra geliyordu. Önemli
gördükleri yerlere kendileri gidiyorlar, önemsiz yerlere de kendilerine bağımlı
kavimleri gönderiyorlardı. Özellikle Pontus bölgesinde
egemenlikleri altına aldıkları Doğu Gotları Hunlar adına çok
kan dökmüşlerdi. Daha sonraları Hunlar hem Burgondların, hem de
Frankların bölgelerine akınlar düzenleyerek bu bölgeleri de
kendi egemenlik alanı içine aldılar. Böylece Hunlar Kuzey Denizi'ne
kadar geldiler. Bu step kavimi Kuzey Denizi'nin rutubetli ve tuzlu havası
karşısında yenilgiye uğradı. Buralara yerleşemeyeceklerini anladılar ama, gene
de bu bölgeyi gelecekteki akınları için kendi denetimleri altında tutmak
istiyorlardı, Roma İmparatorluğu'na bağlı olan Batı
bölgelerinde gözleri vardı. Bu bölgelere yapacakları akınlarda Kuzey
Denizi kıyılarını üs olarak kullanmayı düşünüyorlardı. Hunlar kuzeydeki
kavimlerin yalnızca bağlılıklarıyla yetindiler ve onlardan fazla bir şey
beklemediler.
Yeni Bir Kavim
Hun devletinin yükselme dönemi
olan 400 yıllarında Asya steplerinde yeni bir
kavim beliriyor ve zamanla bir göçebe imparatorluğu kuruyordu. Bunlar
Avarlardı. Balkaş ve Aral gölleri
civarında artık egemenliği ele geçiriyorlardı. Hunlar doğu bölgelerinde meydana
gelen bu değişikliğe karşı çıkmamış ve imparatorluğun sınırlarını, savunma
hatlarını Aral Gölü'nün civarına çekmişlerdi. Ancak,
Doğu kapısını ellerinde tutarak Asya'nın çeşitli
bölgeleri ile ilişkileri sürdürüyorlardı. Avar tehlikesinden
dolayı diğer Asya ulusları ile daha yakından ilişkiler kuruyor ve zaman zaman
Romalılar ile anlaşarak çeşitli kavimleri kendi egemenlikleri
altına alıyorlardı. Bu durum iki imparatorluğun da yararına oluyordu. Hunların
barbarları dizginlemesi Roma İmparatorluğu'nu da barbar
saldırılarından kurtarmış oluyordu. Buna karşılık Hunlar da Pontus'dan
Kuzey Denizi'ne kadar uzayan geniş alanda Romalıların
hiçbir isteği olmayacağından emin yaşıyorlardı. Barbar kavimlerin istilasına ve
iç karışıklıklara karşın Roma ve Hun İmparatorlukları arasındaki anlaşma o
dönemde önem kazanıyordu. Hunlardan sonra barbar dünyasına egemen olan
Avarlar ve Göktürkler de Bizansa karşı benzer bir
politika izlemişler ve tıpkı Hunlar gibi başlangıçta Bizans İmparatorluğu'nun
dostluğunu aramışlar, sonraları ise saldırıya geçmişlerdi.
İran ile anlaşan Hunlar, ancak bundan
sonra Gotlar ve benzeri barbar kavimlerin egemenliklerine son
vermişlerdir. Hunlar ile Batı Roma İmparatorluğu arasındaki sıcak ilişkiler Hun
İmparatoru Uldin zamanında başlamıştır. Hunlar saldırılardan
sonra toparlanınca Uldin artık Bizans'tan bir şey beklememeye
başladı. Sonraları da Bizans'a saldırılarını artırdı. Roma İmparatorluğunun
elinde ise Hun anlaşması büyük bir koz olarak bulunuyordu. Kendisine bağlı
Cermen kavimleri ne zaman başkaldırırsa Hunların bunları
ezmelerine izin veriyordu. Hun ve Roma anlaşması
Germenlere en ağır darbeyi Ren nehri boylarında
indirdi. Hunlar Burgond krallığını ortadan kaldırarak
Galya'ya doğru ilerlediler. Bundan sonra zaman zaman Hun ve Roma ortak
birlikleri civardaki diğer kavimler üzerine saldırılar düzenlediler. Hunların
Bizans ile dostluğu çok kısa sürdü ama Batı Roma İmparatorluğu ile dostlukları
karşılıklı çıkarlar nedeniyle uzun süreli oldu. Batı Roma İmparatorluğunun bir
çöküş dönemine girmesi de bu dostluğu zorlayan ve uzun ömürlü kılan ana
nedenlerdi. Batı Roma zayıfladığından düzenli orduları kalmamış ve savaşlara
kendilerine bağlı kavimlerden oluşturdukları ordularla gidiyorlardı. Ayrıca
barbarlardan bir kısmını ücretli asker olarak işe almışlar ve bunlardan Roma
ordusunu kurmuşlardır. Roma devleti zayıfladıkça Hunların saldırıları ve
yağmaları bu imparatorluğun topraklarında göze çarpıyordu.
Batı Hunları tarihinde 422
yılının özel bir önemi vardır. Bu tarihte Hun hükümdar ailesinden gelen dört
kardeş olan Rua, Muncuk, Aybars
ve Oktar'dan Rua, imparatorluk makamını işgal
etti. Muncuk erken öldüğü için diğer iki kardeş kanat kralları
durumunda bulunuyorlardı. Politikada Uldız'ın izinden yürüyen
Rua, Bizans'ın Hun ordusunu ayaklanmaya kışkırtmak ve uyruk
altındaki kavimleri Hunlar'dan ayırmak amacıyla Hun topraklarında çalıştırdığı
casusluk örgütü ile propagandacıları ileri sürerek düzenlediği Balkan
seferinde hiç direnme göstermeyen Bizans devletini yıllık vergiye
bağladı. Vergi karşılığı olarak alınan 350 libre altın o dönem
için önemli bir vergiydi. Batı Roma Devleti de iç karışıklıklar içinde
bunalıyordu. O sıralarda güç durumda kalan Roma komutanları Hunlara kaçarak
imparator Rua'nın yardımına sığınıyorlardı. Rua'nın
güçlü kişiliği Hun Imparatorluğu'nu her iki Roma devletinde de etkin bir duruma
getirmişti. Rua'dan barışı yıllık vergi ile sağlayan Bizanslılar bir yandan da
Hunlara bağlı bulunan kavimleri kışkırtmaktan geri kalmıyorlardı. Bunun üzerine
Rua Bizanslı tüccarların Hun topraklarında ticaret yapmaları ile Bizans
devletinin Hun ülkesinden ücretli asker toplama iznini yasakladı. Bu arada Rua,
karşılık olarak Hun İmparatorluğu'ndan kaçan eski bazı devlet adamı ve
komutanların geri verilmesini istedi. Ne var ki, tam bu sırada 434
yılında İmparator Rua ölünce Bizanslılar çok sevindiler. Hun İmparatorluğu'nun
başına yeni bir hükümdar geçince Bizanslıların sevinci kursaklarında kaldı.
Amcası Rua ölünce onun yerine yeğeni Attila
geçmişti.
KAYNAK:http://www.denizce.com/tdbuyukhun.asp