AKHUN
Büyük Hun İmparatorluğu'nun dağılması üzerine, Hunların
büyük bir kısmı Volga ırmağı üzerinden
Batı'ya doğru göç ederken, bir bölümü de
Güneye doğru inmiştir. Güneye inen Hunlar daha sonraları
Akhun İmparatorluğu'nu kurmuşlardır. Ortadoğu Hunları da
denen Akhunlar, bir yüzyıldan fazla bir süre Horasan,
Pencap, Afganistan, Hindistan,
Harzem, İran ve Doğu Türkistan
bölgelerinde egemen olmuşlar ve imparatorluklarını sürdürmüşlerdir.
Özellikle Çin
kaynaklarında Akhunlar hakkında geniş bilgi vardır. Bir süre Türkistan'a
egemen oldukları için Çinlilerle zaman zaman karşılaşmışlardır. Çin
kaynaklarının yanı sıra eski İran, Latin ve
Bizans kaynaklarında da Akhunlar hakkında bilgilere
rastlanmaktadır. Batı Hun İmparatorluğu'nun kuruluş döneminde Akhunlar da
Afganistan ve Kuzey Hindistan'da kendi
imparatorluklarını kurmaya çalışıyorlardı. Akhunların o devirde İran'a
egemen olan Sasanilerle çok yakın ilişkileri ve savaşları
olmuştur. İslam kaynaklarında da Sasani devleti ile ilgili
bölümlerde dolaylı biçimlerde Akhunlar devleti ile ilgili bilgiler
verilmektedir. Son zamanlarda Hindistan'da yapılan tarih
çalışmalarında da Akhunlar ve genel olarak Hunlar hakkında geniş bölümlere
rastlanmaktadır.
Akhunlarla ilgili arkeolojik
buluntular çok azdır. Ama tarihleriyle ilgili bilgi sağlayan öğeler arasında
para ve kitabeler ön sırada yer alır. Para
ve kitabelerin çoğu Doğu İran ve Afganistan
yörelerinde ele geçmiştir. Bunların büyük bir bölümü Toraman
ve Mihrakula dönemleri ile ilgilidir. Akhun paraları üzerinde
yapılan nümizmatik araştırmalar sonucunda bunların atlı,
büst ve yarı drahmi tipi olarak üç türe
ayrıldığı anlaşılmıştır.
Akhunların etnik orijinleri ile
ilgili olarak da değişik tarih görüşleri vardır. Günümüz araştırmacıları bu
konuyu açıklığa kavuşturmak için öncelikle Çin belgelerine
başvurmuşlardır. Çin kaynakları, Akhunların Hua adı ile tarih
sahnesine çıktıklarını, bu sözcüğün de komutanları Pahua'nın
sonundaki Hua'dan gelmiş olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca Akhunların
Turfan bölgesinden gelerek yeni yerlerine yerleştikleri de
söylenmiştir. Bununla beraber Hua bir ülke adı olarak da
karşımıza çıkmaktadır. Yapılan araştırmalar Hua bölgesinin
Ceyhun ırmağının doğu kaynaklarının aktığı vadilerde
olabileceğini ortaya koymuştur. Akhunlar Horasan'ı
fethettikten sonra Belh kentinin doğusunda kalan Gor'u
kendilerine merkez yapmışlardır. Bazı kaynaklarda da Akhunların
Kangçüler ile akraba oldukları ileri sürülmüştür. Kaynaklar genel
olarak değerlendirildiğinde Akhunların Toharistan'da ortaya
çıktıkları anlaşılır ama, bu durum kesin değildir.
Çağdaş tarih kitaplarında Akhunlarla
ilgili çelişik ve değişik görüşler varsa da en çok kabul edileni bunların
Hun ve Türk kökenli olmalarıdır. Akhun
devleti içinde bazı Moğollar ve İranlılar da
yaşamışlardır. İmparatorluğun egemen öğesi ve toplumun çoğunluğu ise
Hunlar'dan gelme Türklerdi. Akhun İmparatorluğu'nun
diğer bir merkezi de Kunduz'da bulunan Huo
kenti idi. Gor'dan sonra bu kent de önemli bir merkez
durumuna gelmiştir. Huo da Toharistan
bölgesinde yer alıyordu. Toharistan, Belh
kentinin doğusuna düşen Ceyhun ırmağının güneyindeki
Hulm, Kunduz, Iskamış,
Talakan-Simigan, Bağlan gibi
yerleri içine alan bölge olarak bilinmektedir. Türkçe kaynaklarda bu bölgeye
Tukri veya Tukharistan adı da verilmektedir.
Akhunların en son ve en büyük merkezleri, Bedahşan'ın
batısında Himatala idi. Bu bölge dağları ve ırmaklarıyla çok
verimli bir yerdi. Himatala, karlı dağın eteğinde yaşayanlar
anlamına geliyordu.
Akhunlar bir süre, Orta Asya'da
başka kavimlerle beraber yaşamışlardır. Bu ortak yaşayış süresi içinde
kültürel açıdan karşılıklı bir alışveriş gerçekleşmiştir. Özellikle dil ve
bazı gelenekler açısından çeşitli kavimlerin Akhunları etkiledikleri
görülmüştür. Toharistan'a yerleştikten sonra ortaya çıkan
Toharca dili aslında Akhun dilinden başka bir şey değildir.
Toharca, diğer dillerden farklı bir yapıya sahipti ve yirmibeş harften meydana
geliyordu.
Akhunlar'dan önce Toharistan
bölgesine Kuşanlar egemendi. Ne var ki, bunlar daha sonraları
bölünerek küçük beylikler biçiminde yaşamaya başladılar. Büyük Hun
İmparatorluğunun yıkılmasından sonra Orta Asya'da yaşamaya
devam eden Hun kavimlerinin içlerinde Akhunlar
en büyüğüydü. Daha sonraları koşulların zorlamasıyla güney bölgelerine doğru
göç ettiler. Akhunlar Altay dağlarından Horasan'a,
Toharistan'a ve sonra Hindistan'a inen bir
kavim olarak görünmektedir. V. yüzyılın başlarında Akhunlar
Ceyhun ırmağını geçerek, Sasani topraklarını
işgal etme girişimlerinde bulunmuşlardır. Bu tür olaylar bir Türk
istilası biçiminde islam kaynaklarında yer almıştır. Akhunların önceleri
Sogdiana'ya egemen oluşları Çin
kaynaklarındaki karşılaştırmalardan anlaşılmaktadır. Sogdiana
ile beraber Semerkand yöresinin de yeni egemen gücü Akhunlar
olmuşlardır. Ceyhun ırmağını geçen Akhunlar V.
yüzyılın başlarından sonra Sasani devletinin doğu ve
kuzeydoğu bölgelerini istila etmeye başladılar. Akhunların güneye doğru
inişleri Ön Asya'nın tüm ülkelerini ve buralarda yaşayan
kavimleri sarsmıştır. V. Behram Gur'un saltanatı sırasında (420-438)
Akhunlar Ceyhun ırmağını Tirmiz bölgesinden
geçtiler. Bu geçiş sırasında Akhunlar üçyüz bin kişi kadar bir topluluktu.
Akhunların Sasani ülkesine girişleri karşısında
Behram Gur'un pasif kalması devleti bir şaşkınlık dönemine soktu.
Akhun Hükümdarı Hakan Horasan'dan
ilerleyerek Rey önlerine kadar geldi. Sasaniler,
Akhunlara büyük miktarda para vermeyi önerdiler. Akhunlar bunu kabul
etmediler. Kuşmuhan bölgesinde Hakan ve
Akhunların gelişigüzel karargâh kurduğunu öğrenen Sasani
Hükümdarı Behram Gur, Akhunların üzerine ansızın bir baskın
düzenledi. Gece yapılan baskından Sasaniler kazançlı çıktılar
ve Akhunları dağıttılar. Akhunların başı Hakan savaş alanında
öldürüldü ve eşyası yağma edildi. Baskın sonucu dağılan ve hükümdarları
Hakan'ı yitiren Akhunlar bu kez Ceyhun
ırmağının karşı sahiline geçtiler. Ceyhun ırmağına kadar olan
bölge böylece Akhunlar'dan temizlenmiş oldu. Sasaniler
Kuşmihan zaferini belgelemek için buraya bir anıt
yaptırdılar. Sasaniler bu zaferden sonra Belh
kentini yeniden ellerine geçirdiler. Kuşmihan yenilgisinden sonra Akhunlar
uzun süre başsız bir biçimde dolaştılar.
Sasaniler doğu
sınırlarında yaşayan Akhunlar'dan bir süre sonra rahatsız olunca bu kavimin
üzerine yeniden bir ordu gönderdiler. Ne var ki, bu kez Akhunlar Sasanileri
yendi ve Sasani ordusu geri çekilmek zorunda kaldı. Bu zafer üzerine Akhunlar
daha önce yitirdikleri toprakları yeniden geri aldılar. Bu zaferi Akhunlara
kazandıran hükümdarın adı Ahşunvar idi. Bu hükümdarın bir adı
da Aksuvar'dı. Aksuvar döneminde Sasani ve
Akhun ilişkileri yoğun olmuştur. Sasani
devletinde bir taht kavgası ve Firuz'un başa geçmesi sorun
olunca, Aksuvar işe karıştı ve bazı koşullarla Firuz'un
tahta geçmesini destekleyebileceğini bildirdi. Akhunlar otuz
bin kişilik bir ordu ile Sasani devleti sınırları içine
girdiler ve Firuz'u destekleyerek tahta geçmesini sağladılar.
Firuz başa geçince Akhun ordusuna büyük
hediyeler verdi ve Ceyhun üzerindeki Tirmiz
ile Vasgirt bölgelerini Akhunlar'a terketti.
Beş yıl sonra Firuz
ile Aksuvar'ın arası bozuldu. Barış görüşmelerinin birisinde
Firuz kendi kızını Aksuvar'a vereceğini
söylemişti. Aksuvar bu sözün yerine getirilmesini istedi.
Firuz ise bu sözünü tutmadı ve bir cariyeyi kendi kızı gibi
Aksuvar'a gönderdi. Cariye yaşamını yitirmemek için bu hileyi
Aksuvar'a anlattı. Aksuvar bunu anlayınca
Firuz'un yardım için gönderdiği komutanlarını öldürttü.
Firuz sahte prenses göndermenin cezasını komutanlarını
yitirerek ödemiş oluyordu. Bunun üzerine Sasaniler
Akhunlara bir ders vermek üzere ordularını topladılar. Firuz
sınır kasabası Balam'ı işgal etti ama, Aksuvar
ile karşılaşamadan geri döndü. Bundan sonraki on yıllık dönemde
Akhunlar ile Sasaniler arasında pek önemli bir olay
görülmedi. 475 senesinde Firuz
Aksuvar'a karşı yeni bir sefer düzenledi. Aksuvar da
Firuz'a iyi bir ders vermek üzere, Türklerin
savaş taktiklerinden olan Turan taktiğine benzer bir düzen
hazırlamak için çalışmalar yaptı. Akhunlar, Sasaniler
ile düz bir arazide karşılaşmaktansa, orduyu dağlık bir bölgeye çekmeyi
kararlaştırdılar. Firuz hiç önlem almadan geçitlerden
geçiyordu. Nitekim, Sasani ordusu geçitleri arkasında
bırakınca, Akhunların artçı güçleri Sasani
ordusunu çember içine almış oldu. Aksuvar, Firuz'un
ayaklarına kapanıp özür dilemesi koşuluyla çemberi açabileceğini bildirdi.
Uzun tartışmalardan sonra Firuz bu koşulu kabul etti. iki
ordunun askerleri manzarayı ibretle seyretti. Böylece savaş yapmadan iki ordu
ayrıldılar.
Firuz kırılan gururunu kurtarmak için yeniden
Akhunlara karşı bir sefer hazırlamaya başladı. Çevresi bunun yanlış
olacağını ısrarla belirtiyordu ama Firuz intikam hırsıyla
doluydu. Sınırdaki düzenlemeler Akhunların zararına geliştiği
için Aksuvar Sasanilere yeniden savaş açtı.
Sasani ordusu savaş alanına gelmeden önce Aksuvar
derin hendekler kazdırdı ve üzerlerini örttürdü. Kendi askerlerinin bildiği
küçük geçitler bıraktı ve düşmanını aldatmak için ordusunu önce geri çekti.
Bunu gören Firuz ordusuna saldırı emri verdi. Örtülü
hendeklerin üzerinden geçerken Sasani ordusu büyük kayıplar
verdi ve Firuz da hayatını kaybetti. Sicistan
Valisi Suhra, Aksuvar'a bir saldırı
düzenledi ama, sonradan Sasaniler ve Akhunlar
barış yaptılar. Vali Suhra'nın yardımıyla Kavad
Sasani tahtına geçti, iç karışıklıklar sonucunda
Kavad tahttan indirilince, Akhunlara sığındı. Birkaç
yıl sonra Akhun desteği ile yeniden Sasani
devletinin başına geçti. Kavad bu durumda Akhunlara
büyük miktarlarda para ödedi. Ayrıca Akhun hükümdarının
korunmasını da kabul etti. Sasaniler daha sonraları
Bizans'a karşı yaptıkları savaşlarda Akhun ordusunun
desteğini aldılar.
Akhunlar
Belh kentini ele geçirdikten sonra Sasanilerle
savaşmaya başladılar. Kuşan devletinin çöküşünden sonra
ortaya çıkan bazı prenslikleri Akhunlar kolaylıkla kendi
egemenlikleri altına aldılar. Öncelikle Kuşan-Kidara
prensliğini ortadan kaldırdılar. Bu tür prensliklerin ortadan
kaldırılmalarından sonra sıra Hindistan'ın işgaline gelmişti.
Akhunlar 480 yılında Hindistan'a
ilk saldırılarını yaptılar ve bir süre sonra Kuzey Hint
bölgesini egemenlikleri altına aldılar. O sıralarda Hindistan'da
devlet kurmuş olan Guptalar Akhunların
saldırılarını bir süre için durdurabilmişlerdi. Hindistan'a
yapılan akınlar sırasında Akhunların başında Toraman
adlı bir hükümdar bulunuyordu. Kazılardan çıkan paralar ve kitabeler ile o
dönemin tarihi hakkında bazı bilgiler elde edilmiştir. Toraman
dönemi ile ilgili olarak üç ana kitabe vardır. Birincisi Eran kitabesidir
ve Sağar bölgesinde bulunmuştur. İkincisi Pencap'ın
kuzeyinde bulunan Kura kitabesidir. Gwalior kitabesi
ise son bulunandır. Bu üç kitabe ile Toraman dönemi aydınlığa
kavuşmuştur.
Akhunları
Kuşanların izleyicisi olarak görenler Toraman'ın
temelde bir Kuşan Prensi olduğunu da ileri sürmüşlerdir.
İskender ve Kuşan Hükümdarı Kanişka'dan
sonra Toraman Hindistan'ın üçüncü
fatihidir. Toraman, Guptaların iç
karışıklıklarından yararlanarak Kuzey ve Batı
Hindistan'ın iç bölgelerine kadar ilerledi ve Pencap
bölgesi tümüyle Akhun denetimine girdi. Asya'nın
sert kara ikliminden sonra Hindistan'ın sıcak iklimi
Akhunları sarstıysa da zamanla buraya alıştılar. Valahbi racalarından
Batarka, Toraman'ın iç bölgelere doğru
ilerlemesini durdurmayı başardı. İki taraf arasında çıkan savaşta
Toraman başarısızlığa uğradı. Toraman'ın ölümünden
sonra Akhunlar duraklama dönemine girdiler.
5l5 yılında
Toraman'dan boşalan Akhun tahtına oğlu
Mihirakula geçti. Hintliler Mihirakula'yı
budizmin düşmanı, kan dökücü hakan olarak tanımlamışlardır. Bazı tarihçiler bu
hükümdara Hindistan'ın Attila'sı da derler.
Gerçekten de yeni Akhun İmparatoru sürekli olarak seferler ve
akınlar düzenlemiş, ülkesinin sınırlarını genişletmiştir. Mihirakula'nın
oturduğu merkez Sakkala idi. Burası İndu
akarsu bölgesinde, şimdiki Sialkot kasabasıdır.
Mihirakula döneminin en güçlü hükümdarıydı ve budistlere karşı
amansız düşmanlık gösteriyordu. Savaşlardan sonra Sakkala'ya
döndüğünde kardeşini tahtta görünce kenti yeniden kuşatarak başa geçti. Daha
sonraları Gandara bölgesini aldı ve tüm budist tapınaklarını
yerle bir etti. Ordusundaki süvari birliklerine filleri de ekleyerek değişik
bir ordu düzeni oluşturdu. İmparatorluğun yönetimi gereği Keşmir
bölgesindeki Sakkala merkez olmuştu. 530
yılına kadar Akhun akınları tüm Hindistan
bölgesinde sürdü. Ne var ki, Citraküta kentini ele
geçirdikten sonra Akhun saldırıları bir durgunluk dönemine
girdi. Bu tarihten sonra Akhunlar pek bir başarı
gösteremediler ve gerileme dönemine girdiler. Akhunlar için
genel çöküntü havasının estiği 550 yılında Mihirakula
öldü. Yerine kimin hükümdar olduğuna dair kesin bilgiler yoktur. Sonraki
kaynaklar Akhun İmparatorluğu sınırları içinde kendi başına
buyruk prenslik ve beyliklerden söz ederler.
VI. yüzyılın
başlarında Akhunlar ile Sasaniler arasındaki
sınır Hazar Denizi'nin güneydoğu köşesinde bulunan
Gürgan kentinden geçmekteydi. Ceyhun ve
Seyhun ırmakları arasındaki bölge de Akhunların
denetimindeydi. Akhunlar İran'dan başlayarak
Orta Asya'nın iç bölgelerine kadar uzanan ve
Hindistan'ın yarısını sınırları içine alan geniş bir imparatorluk
kurmuşlardı. Sonraları Orta Asya ve Türkistan
bölgelerinde sahipsiz biçimde yaşayan Hun İmparatorluğu
kalıntısı kavimler Akhun İmparatorluğu içinde yerlerini
almışlar ve Akhunların savaşlarına katılmışlardı. Çin
ile de komşu olan Akhunlar, daha çok güney ve batı ile
uğraştıklarından bu ülkeye dönük sefer düzenlememişlerdir.
Asya'nın ipek
ticaretini elinde tutan Akhunlar, Avarlar
ile belirli bir siyasal denge oluşturmuşlardı. Bir süre sonra tarih sahnesine
Göktürkler çıkınca bu ekonomik ve siyasal denge bozuldu.
Göktürkler kendi imparatorluklarını kurarken yavaş yavaş
güneye doğru da iniyorlardı. Orta Asya' da Göktürk
egemenliğinin tam olarak kurulabilmesi için Akhun devletinin
ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bu arada Sasani
İmparatorluğu'nun başına da Anuşirvan adlı güçlü bir
imparator geçmişti ve devletinin yıkılan onurunu Akhunlara
karşı yeniden kazanmak istiyordu. Sasaniler ile
Göktürkler yavaş yavaş Akhun devletinin ortadan
kaldırılması için anlaştılar ve beraberce hareket etmeye başladılar. Bunun
üzerine Akhunlar da Çin'e elçi göndererek
işbirliği kurmak istediler.
Göktürk İmparatoru
İstemi Han Sasanilerle akrabalık kurdu ve
onlarla ortak hareket ederek Maveraünnehir bölgesini ele
geçirdi. Nesef ve Karşi kentlerini de
aldıktan sonra Nahşab kenti önünde Akhun
ordusu ile karşı karşıya geldi. Göktürkler üstün
Akhun orduları karşısında ancak savaşın sonuna doğru zor bir zafer
kazandılar ve Akhunların komutanı Varz bu
savaşta öldü. İstemi Han'ın zaferi üzerine Sasani
ordusu da Belh kentine girdi, Toharistan ve
Zabulistanı ele geçirdi. İki ordunun saldırıları karşısında
Akhun İmparatorluğu ani bir çöküşe uğradı ve toprakları
Göktürkler ile Sasaniler arasında
paylaşıldı. Sasaniler Semerkand bölgesine
kadar olan bölgeyi kendi sınırları içine aldılar.
Asya'nın ekonomik
yazgısını etkileyen İpek Yolu yıllarca Akhunların
elinde olmuştu ve Göktürkler'in egemenliğine girdikten sonra
da Akhunlar bu ticareti sürdürmek istediler. Ne var ki,
kendilerine rakip olarak çıkan diğer kavimler yüzünden bu üstünlüklerini de
yitirdiler, İpek Yolu tümüyle Göktürk
İmparatorluğu'nun denetimine girdi.
Akhunlar kendi
imparatorlukları yıkıldıktan sonra da Toharistan bölgesinde
yaşamlarını sürdürdüler. Siyasal açıdan fazla etkili olamadıklarından bundan
sonraki dönem ile ilgili olarak Akhunlar hakkında fazla bilgi
yoktur, ancak Göktürklerin kesin yönetimi altına girince
Toharistan'da Göktürklere bağlı olarak
oluşturulan bir devletin yönetimini yine Göktürklerin
koruması altında kabul ettiler. Uzun zaman içinde Akhunlar
Göktürk İmparatorluğu'nun vatandaşı oldular ve imparatorluk
içinde eriyip gittiler.
Daha sonraları Müslümanlığın
yayılmasıyla güney ve batı bölgelerinde yaşayan Akhunlar bu
dini benimsediler. 662 yılında Toharistan'da
Müslüman yönetiminden hoşnut olmayanlar ayaklandılar ve 667
yılında islam orduları ile Akhun ordusu savaştı ve
Müslümanlar Akhunları Kuhistan bölgesine
kadar sürdüler. Kuhistan çok dağlık bir bölge olduğundan
Akhunlar burada kendilerini koruyabildiler. Arapların
egemenliğini bir türlü kabul etmek istemeyen Akhunlar sonunda
Araplarla anlaşmaya vardılar ve reisleri Nizek Tarhan,
Akhun saldırılarını durdurdu. Nizek Tarhan
Müslümanların anlaşmadan vazgeçeceklerini anladığı zaman hemen askerlerini
topladı ve kendi bölgesinin önemli yerlerinde önlemler aldırdı. Müslüman
orduları birkaç yönden bu bölgeye gelerek Akhunların
merkezlerini ve kalelerini çevirdiler. Nizek Tarhan ve
adamlarını öldürdüler. Müslüman istilasından sonra Akhunlar
tarih sahnesinden çekildiler. Zamanla etnik karakterlerini de yitirdiler. Son
araştırmalara göre, Afganistan'ın Feyzabad
bölgesinde yaşamakta olan Yeftali halkının Akhunların
torunları olduğu ileri sürülmüştür.
Akhunlar
Büyük Hun İmparatorluğu'nun güney kanadı olarak yeniden büyük bir
imparatorluk kurmuşlar ve bunu uzun bir süre yaşatmışlardır. Göktürk
ve Sasani saldırılarından sonra imparatorlukları yıkılınca bu
bölgede çeşitli devletler ve beylikler ortaya çıkmıştır. Kengineler,
Karlıklar, Gurlular, Gucarlar,
Midler bunlara örnek olarak gösterilebilir. Gurlular
ve Karluklar gibi Akhunların devam eden
boyları daha sonraları yaşadıkları bölgelerde yeni devletler kurmuşlardır.
Özellikle Gurluların devleti Hindistan'da
etkin olmuştur. Hindistan tarihinde Gurlular
ile beraber Gucarların da önemli yerleri vardır.
Akhunlar da
kendilerinden önce bu bölgede devlet kurmuş olan Kuşanlar
gibi budisttiler. Her ne kadar imparatorları budizme karşı savaş açmış ve
budistlerin tapınaklarını yakıp yıkmışsa da Akhunlar'da
toplum olarak budizm dini yaygınlık göstermiştir. 400
yıllarına kadar Orta Asya steplerinde yaşayan
Akhunlar 425 yılında Afganistan'a
girmişler ve bu tarihten sonra da tarih sahnesinde yükselmeye başlamışlardır.
Güney bölgelerine yaptıkları akınlarda budistlerle karşılaşmışlar, onların
etkisi altında kalarak bu dine inanmışlardır. İmparatorluğun yıkılmasından
sonra beliren Müslüman akımları Akhunları daha sonra da
islamiyete yöneltmiştir.
Batı kaynaklarında Akhunlara
"Eftalitler" veya "Eftalit İmparatorluğu" adı ile
rastlanmaktadır. Çinliler bu ulusa "Yeta", Araplar "Hayta",
Hintliler "Huna", Yunanlılar ise "Heftalit"
demişlerdir. Hint kaynaklarında ayrıca Akhunlar için "Turuşka"
yani "Türk" sözcüğü de geçmektedir. Bu durum da
Akhunların Türk devleti olduğunu doğrulayan bir başka kanıttır.
Akhun
İmparatorluğu'na Batı'da "Eftalits" denmesinin nedeni
Bizans ve Yunan kaynakları dolayısıyladır. Bu
sözcüğün kökeni Sasani İmparatoru Firuz'u
yenen Aksuvar'ın diğer isminin Epthalanos
olmasıdır. Eftalitler adına Batı kaynaklarında yapılmış
değişik bilimsel çalışmalar bu devletin ve ulusun tarihini açıklığa
kavuşturmuştur. İpek Yolu, Ön Asya,
Hindistan, Sasaniler ve Göktürkler
ile ilgili bilimsel çalışmalarda Akhunlar hakkında bilgiler
edinilmiştir.
Akhunlar, devlet
kurdukları bölgeye, çıkış noktası olan Orta Asya'nın
geleneksel kültürünü taşımışlardır. Göçebe bir kavim olan Akhunlar
devlet kurduktan sonra da göçebeliklerini sürdürmüşlerdir. Akhunların
Orta Asyalı ve göçebe olmalarının yanı sıra bir üçüncü
özellikleri de karakteristik bir Hun kavmi olmalarıydı.
Böylece eski Hun kültürünü de sürdürmüşlerdir. Bu
özelliklerin oluşturduğu Akhun kültürüne önceleri budizmin ve
son dönemlerde de Müslümanlığın katkıları olmuştur. Tüm bu öğeler birleştiği
zaman Akhun kültürünün genel çerçevesi ortaya çıkmaktadır.
Akhunlar da at sırtında yaşayan bir kavimdi.
Hem günlük yaşamda, hem de kültür ve sanatlarında hayvan konusuna önem
veriyorlardı. Eserlerinde ve süslemelerinde hayvan motifleri göze
çarpmaktadır. Göçebe yaşam çadır olgusunu da sürdürmüş, sosyal yaşam ve
ilişkiler ile beraber kültür ve sanat olguları da buna göre biçimlenmiştir.
Akhunların devlet kurdukları bölgelerde daha sonraları birçok
devletin kurulması ve Akhunların göçebeliklerini sürdürmeleri
yüzünden arkalarında kalıcı anıtlar bırakmamışlardır. Akhun
kültürü ile ilgili en önemli bulgular yaşadıkları bölgelerde yapılan kazılar
sonucunda ortaya çıkarılan kitabeler ve bulunan paralardır. Bunların
üzerindeki yazı ve şekillerin okunması ve yorumlanmasıyla Akhun
tarihi ve kültürü gün ışığına çıkmıştır.
Akhun tarihi,
Türk tarihi açısından ilginç olduğu kadar, İran,
Hindistan ve Orta Asya tarihi açısından da
ilginç verilerle doludur. Birkaç ülkenin üzerinde ve geçiş yollarında zor
koşullarda imparatorluk kurabilen Akhunlar arkalarında
incelenmeye değer bir tarih bırakmışlardır.
KAYNAK:http://www.denizce.com/tdakhun.asp