Karahanlı Kültürü
Karahanlılar Devleti başlangıçta Uygur kültürünün
kalıntılarına dayanarak kurulmuştur. Müslümanlığın benimsenmesi ise bu devleti
daha sonraları bambaşka bir yapıya kavuşturmuştur. Karahanlı
Devleti, yerleşik yaşama geçen Türk boylarının meydana getirdiği büyük bir
kültür devletidir. Batı Göktürk Devleti'ni meydana getiren
Oğuz kavimleri Batı'ya kaydıkça, onların yerlerini
Karluk Türkleri almışlardır. Diğer Türk devletlerinde olduğu gibi iki
başkent sistemini kullanan Karahanlılar Balasagun
ve Kaşgar'ı önemli merkezler durumuna getirmişlerdi.
Orta Asya Türk kültürü açısından, daha kuzeyde bulunan
Balasagun kenti önem taşımaktadır. Karluk Türkleri
Türgeş Devleti'nden çok şey öğrenmişler ve bu öğrendiklerini
yeni göç ettikleri ülkede uygulamaya çalışmışlardır. Doğu bölgesinde yaşayan
Uygurlar'ın oluşturduğu yüksek kültür ve uygarlık düzeyi de
Karlukları geniş ölçüde etkilemiştir. O dönemde
Karluklar daha yeni olarak göçebe yaşamından yerleşik yaşama
geçiyorlardı. Bu nedenle kent yaşamı ile uyuşmayan birçok inançlarını ve günlük
yaşantılarını daha bırakmamışlardı. Uygurlar ise Türk dilini
geliştirmiş, türlü yönlerde Karluklara öncülük edebilecek bir
duruma gelmişlerdi. Karahanlı Devleti'nin dilinin ve yazısının
Uygur biçiminde doğup gelişmesi ancak böyle bir Uygur
etkisine bağlanabilirdi. Onuncu yüzyılda, Mirki,
Kulan, Tüzün, Bulak,
Aspara Karluklar'ın kurduğu önemli kentlerdi.
Karahanlılar
devletinin kurucusu olan Karluk Türkleri Batı'dan Müslümanlığın
da büyük etkisini almışlardır. Batı sınırı sayılan Talaş kenti
geniş miktarda ticaret kolonilerinin yaşadığı bir kent idi. Birçok yollar burada
birleşiyorlar ve Ön Asya'dan gelen Müslüman kervanları ile
tüccarlar da bu yörede yaşıyorlardı. Burana Mescidi,
Babacı Hatun türbesi Müslümanlık etkisi ile yapılmış en eski Türk
eserlerindendir. Taraz kenti, Orta Asya'da,
Müslümanlığın bir sıçrama tahtası gibiydi. Müslümanlığın yayılma döneminde
Karluklar Şamanizme inanıyorlar ve eski
inançlarını sürdürüyorlardı. Uygurlar ise çoktan Buda
dinine inanmışlardı. Kentlere yerleşen Karluk boyları
Uygurlar'ın etkisi ile Buda dinine inanırken, Batı'ya gözlerini
çevirenler ise yavaş yavaş Müslümanlığı benimsiyorlardı. Karluk
Türkleri ne kadar Budizm ya da Müslümanlığın etkisi altında olurlarsa olsunlar,
kendi inançlarını ve sanatlarını da bir türlü bırakmamışlardı. Müslümanlık insan
ve hayvan resimleri yapılmasını yasaklıyordu. Onuncu yüzyılda
Karahanlı Devleti'nde bol bol hayvan ve insan resimleri
görülmektedir. Bunların yanında, İslam sanatında kullanılan geometrik süslerin
de yer almaya başladığı açıkça görülmektedir. Bu dönem
Türk
sanatının çok önemli bir çağıdır. Bir
yandan eski Türk sanatı bir yandan da İslam sanatı ve kültürü bir araya
geliyordu. Karahanlılar Devleti bu açıdan Türk
ve İslam sentezine yönelen ilk Türk devleti sayılabilir.
Eski Türk
ve İslam sanatlarının yan yana olmasından değişik eserler çıkıyordu.
Karahanlı kültürü hem Türk, hem de İslam temellerine dayanarak
gelişiyordu. Karahanlı Devleti'nde Müslümanlık ile ilgili olarak yazılan
kitaplar da eski fıkıh kitapları benzeri biçimde kopya edilmemiş, Müslümanlık
gerçekçi bir gözle ele alınmıştır. Yepyeni bir kültür ve sanat anlayışı
gelişiyordu.
Karahanlı
Devleti Karluk Türklerinin, yerleşik düzene geçerek
oluşturduklar bir kent kültürü üzerine kurulmuştur. Yerleşik düzene geçiş eski
Türklerin göçebe kültürünün artık bir yana bırakıldığını gösteriyordu.
Tokmak kentinin bulunduğu Çu Vadisi tarım ekonomisi
açısından önemli bir merkez durumuna yükselmişti. Tanrı
Dağları'nın yüksek ve karlı tepelerinden inen birçok su kolları, kuzeydeki
ovalar içinde dağılmış ve insanların yaşaması için elverişli bölgeler meydana
getirmişlerdi. Çok iyi tarım yapabilen bu kentler giderek önem kazanmışlardır.
Karluklar Çu nehrinin tüm kolları üzerine
önemli kentler kurarak bu bölgeyi tarım merkezine dönüştürmüşlerdir.
Karluk kentleri daha sonraları Tanrı Dağları'na ve
Talaş ırmağına kadar yayılmışlardır. Artık bu yeni kentlerde
yavaş yavaş yeni bir mimarlık sanatı da doğmaya başlamıştı. Bu yeni tarzda hem
Müslümanlığın yeni etkileri, hem de Orta Asya Türk kültürünün
motifleri sürüyordu. Karluk Türklerinin gerçekçiliği de açık
olarak izleniyordu. Bu eserler yepyeni bir sentez arayışının ürünleri olarak
sivriliyorlardı. Anadolu'ya kadar uzanan Türk ve Müslüman
sentezi bir kültür ve sanat anlayışının ilk ürünlerini Karahanlılar
Devleti veriyordu. Taş binalara önem verilmesi ile Karahanlılar
kalıcı kentlere yerleştiler ve oluşturdukları kültürün uzun ömürlü olmasını
sağladılar.
KarahanIılar hem Müslüman olarak, hem de Türkleri Akdeniz'e
doğru yaklaştırarak Türk tarihinin önemli bir dönüm noktasını gerçekleştirdiler,
İslam dünyası içine girdikten sonra Karahanlılar son derece etkin olmuşlardır.
Bu devletin açtığı yoldan önce Selçuklular ve daha sonra da
Osmanlılar yürüyerek geleceğin büyük imparatorluklarını
kuracakları topraklara ulaşmışlardır. Karahanlı Devleti'nin
Ön Asya'ya doğru uzanması gelecekteki bu Türk
imparatorluklarının işini kolaylaştırmıştır.
Karahanlılar
Devleti, Orta Asya kültürü ile Selçuklular
arasında tam bir geçiş oluşturmuşlardır. Selçuklularda görülen süsleme motifleri
mimarlıkta olsun, ağaç işlerinde olsun Karahanlılar'dan gelmektedir. Türk
uygarlığının diğer dönemlerinde de Karahanlılar devrinin rolü büyüktür.
Karahanlılar Samanoğulları devletinin topraklarını ele
geçirdikten sonra Müslüman Devletler arasında en güçlü duruma geldiler. Müslüman
Türk uygarlığının doğuşu ve gelişmesi Karahanlılar Devleti aracılığı ile
gerçekleşmiştir. Müslüman Türk kültürü kısa zamanda genişleyerek Arap
ve İran kültürlerini geride bırakmıştır.
Karahanlı Yazını
Karahanlılar dönemi Türk yazını Türk
tarihi açısından çok önemlidir. Bu dönemde ortaya çıkan iki ana eser ve bunların
yazarları Türk kültürü ve yazını açısından çok önemli bir aşamayı
gerçekleştirmişlerdir. Bu iki yazar Yusuf Has Hacip ve
Kaşgarlı Mahmud'dur. Eserleri ise Kutadgubilik ve
Divan-ı Lugat-it Türk'tür. Karahanlı yazını ve kültürü
açısından bu iki eseri ve yazarı ayrı ayrı ele almak gerekir.
A- Kutadgubilik ve Yusuf Has Hacip
Kutadgubulik, kutlu bilgi demektir.
Türklük bilgisi kitabıdır. Bu eserin Arapça yazılmış kopyaları ancak son
zamanlarda yayınlanabilmiştir. İlk olarak Uygur dili ile
yazılmış olması nedeniyle üzerinde ayrıntılı çalışmak zor olmuştur. Uzun bir
süre bir köşede unutulup kalan eser daha sonraki dönemlerde ortaya çıkmıştır.
Bir yönü ile tarih eseri olan Kutadgubilik, Türk ulusunun yeni
bir geleceğe doğru yöneldiği dönemin en önde gelen belgesidir.
Karahanlılar Devleti'nin kuruluşunu, gelişme dönemlerini ve Türklerin
Müslümanlığı benimseme dönemlerini dile getiren eser aynı zamanda Türk yazını
açısından da önemli bir örnektir. İslam'ın benimsenmesiyle beraber Karahanlılar
Batı'ya doğru gelişme göstermişlerdir. Dış düşmanların sürekli baskıları kadar,
iç karışıklıklar da bu devletin kısa ömürlü olmasına yol açmıştır.
Kutadgubilik'in bazı yerlerinde yazar kendisini anlatmıştır. Yusuf,
inanmış bir Müslüman olarak eserini kaleme almıştır. Kendi döneminin düşünürü
olarak eserini yazmış ve şiirsel türü üslup olarak benimsemiştir. İnsana dünyada
mutlu olabilmesi için gerekli bilgiyi vermeye çalışmıştır. Toplum yaşamının ve
devlet düzeninin ideal yönleri ile nasıl olması gerektiği üzerinde duran yazar,
kendi döneminde, düşünceleriyle gündelik yaşamın üzerine çıkan kesimlerin
sözcüsü olmuştur. Yusuf eseri ile insan yaşamının anlamını
inceleyen, onun toplum ve devlet içindeki yerini irdeleyen bir yaşam felsefesi
sistemi getirmeye çalışmıştır.
Yusuf Has Hacip, Kutadgubilik'i emir veya baskı üzerine yazmamıştır.
Onun döneminde hanedan üyelerinin birbirleriyle çatışmaları, bu iç karışıklıklar
sırasında toplum ve devlet düzeninin temelinden sarsılması karşısında, eseri ile
toplumun temel çatısını oluşturan ahlak ilkelerini yeniden düzenlemek istemiş
olabilir. Eserini göze girmek veya övgü toplamak için yazmamıştır. Eser okunduğu
zaman içten gelen bir duygu ve topluma karşı yüklenilen sorumluluk duygusunun ön
planda yer aldığı görülmektedir. Türk yazı dilinin inceliklerini taşıyan
eserinde Uygurlardan sonra ortaya çıkan gelenekleri
geliştirerek sürdürmüş ve o dönemde çok yaygın olan İranlıların aruz kalıbını
kullanmıştır. Yapıt, yarı öykü, yarı temsil tarzında, arada hareketli ve
açıklayıcı monologlar ve canlı doğa anlatımlarıyla süslenmiş olan sahneleriyle,
tüm olarak başarılı biçimde yaratılmıştır. Ozanın asıl amacı ideal bir yaşam
düzenini ortaya koymaktır. Bilgin tavrı olmakla beraber Yusuf Has Hacip
temelde bir ozandır ve eserinde kendine özgü bir üslup kullanmıştır.
Kutadgubilik ne olayları aktaran tarih, ne bölgeleri anlatan coğrafya, ne
felsefe, ne de nasihat kitabıdır. Ozan, döneminin tarzına uyarak çevresinin
görüşlerini dile getirmiştir. Müslümanların birbirleriyle kardeş olduklarını
kendi dinlerini dünyaya yaymak için elele seferber olmaları gerektiğini
söylemiştir.
Yusuf
onbirinci yüzyılda yaşamış Balasagunlu bir ozandır. Eserini
yazdıktan sonra önemli bir devlet adamı olmuştur. Hakaniye Türkçesi
ile kaleme aldığı eserini 1069-1070 yılları arasında
tamamlamıştır. Bitirince Karahanlı hükümdarına eserini sunmuş, han da eseri çok
beğendiği için Yusuf'a Has Hacip unvanını
vermiştir. Eski Türk gelenekleriyle İslam ilkelerini en iyi biçimde uzlaştıran
Yusuf, devlet yönetimini de iyi bildiğini gene
Kutadgubilik ile ortaya koymuştur. Kutadgubilik toplumu Karabudun ve
Akbudun diye ikiye ayırır ve böylece halk ile üst tabakalar arasında var olan
ayırımı dile getirir. Bu eserin Viyana, Mısır
ve Fergana'da üç yazma nüshası bulunmaktadır. Viyana
yazmasının tıpkı basımı Türkiye'de de yapılmıştır.
B-
Divan-ı Lugat-it Türk ve Kaşgarlı Mahmud
Kaşgarlı Mahmud
onbirinci yüzyılda yaşamış önemli bir Türk düşünürüdür. Kendi
döneminin Türkçesinin büyük bir sözlüğünü yazmıştır. İstanbul
Fatih Kitaplığı'nda bir tek yazma kopyası vardır.
Kaşgarlı Mahmud'un diğer eserleri ele geçmemiştir. Bir tek eseri ile
çağının gerçek bir dil bilgini olduğunu ortaya koyabilmiştir. Araplara Türk
dilini öğretmek amacıyla gramer yazmış, Türk kültürünü böylece çağın bilim
dünyasına sunmuştur. Kaşgarlı'nın kişiliğini ve kimliğini eseri
tamamlamıştır. Eser ile yazarı tam olarak anlayabilmek için beraberce ele
almalıdır. Divan-ı Lügat-it Türk'ü ilk ele geçiren Ali
Emiri Efendi olmuştur. Eser birkaç kez Türkçe'ye çevrilmiştir ve
üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Türk dilinin en eski sözlüğü olması
nedeniyle sağlam bir kaynak değeri taşımaktadır. Özellikle Karahanlı
döneminin belgelenmesinde büyük bir görev yapmıştır.
Kaşgarlı Mahmud'un da feyiz kaynağı Karahanlı Devleti
idi. Geleneksel Türk kültürü ile İslam kültürü sentezi yapan bu devlet Türk
tarihi açısından çok önemi ibir aşama yapmıştı. Yusuf Has Hacip
kadar Kaşgarlı Mahmud'u da eser yazmaya sürükleyen ana neden
buydu. Türk-İslam kültür sentezi Karahanlı devletinde doğduktan sonra yavaş
yavaş çevre ülkelere yayılmıştır. Mahmud, Türk dilinin
bütünlüğünü sağlayarak bu yeni kültür sentezinin oluşmasına önemli katkıda
bulunmuştur. Kaşgarlı eserini Yusuf gibi
hakanına sunmadı. Karahanlı Türk Devleti'nin yaşamını idealize
eden Divan'ını büyük bir sorumluluk ile kaleme aldı. Divan'da hakan veya
halifeyi yükseltecek herhangi bir kısım yoktur. Pedagojiyi ve filolojiyi iyi
bilmesi, Divan'ının üst düzeyde olmasına yardım etmiştir. Türkler'e yalnız dil
açısından değil ama etnoloji açısından da yararlı olmuştur.
Kaşgarlı, Asya'da Türkler'e karşı cereyanların gelişmesi karşısında,
Türk dilinin güçlendirilmesini savunmuş ve bu amaçla Divan'ını kaleme almıştır.
Ayrıca Müslümanlık nedeniyle Arap kültürünün Türkler arasında yayılması
karşısında gene Türk diline sahip çıkılması gerektiğini savunmuştur. Nitekim
onun çabaları ile Türk dili Arap dilinin içinde erimekten kurtulmuş ve günümüze
kadar gelebilmiştir. Kaşgarlı Mahmud'un çıkışları zamanla
yandaş toplamış ve Karahanlı kültürü Türk olma özelliğini
koruyabilmiştir. Güçlü bir din dili olan Arapça ile sanat ve yazın dili olan
Farsça'ya karşı Türk dilinin ayakta kalabilmesi güç olmuştur.
Divan
kendi türünde en eski Türk sözlüğüdür. Daha eski bir sözlük
şimdiye kadar ele geçmemiştir. Sözcük çeşidi açısından Divan zengin sayılır.
İrili ufaklı birçok Türk boy ve uruklarından derlenmiş şiveler sözlüğü karakteri
taşımaktadır. Karşılaştırmalı Türk grameri araştırmaları açısından en sağlam
kaynak olarak gösterilebilir.
İslam
dünyasına girmeyen Türkler Divan'da ikinci planda kalmışlardır. Eski Orhun ve
Müslüman olmayan Uygur Türkleri hakkında eserde hiçbir şey yoktur. Sözcükler
toplu bir biçimde sunulmuş, herhangi bir ayırım yapılmamıştır. Divan yalnızca
Türk şive ve ağız malzemesini içerecek bir sözlük olarak düşünülmüştür. Zamanın
Türk kültürü, etnik yapısı ve folkloru bol bir malzeme ile verilmiştir. O
dönemde yerleşme merkezi olan köy ve kentlerin adı da coğrafi bilgi olarak
sıralanmıştır.
Kaşgarlı Mahmud
ayrıca eserine ilk Türk cihan haritasını da eklemiştir. Haritanın ana merkezini
Türk hükümdarlarının oturduğu Balasagun kenti oluşturmaktadır.
Kendi anavatanını dünyanın merkezi olarak göstermiştir. Türklerin yaşadıkları
yerlere birinci derecede önem vermiştir. Türklerin ilgisinin bulunmadığı yerler
ise haritada gösterilmemiştir. Arap haritacılığı etkisine karşın
Kaşgarlı'nın haritası ilk Türk haritası olarak kabul
edilmektedir.
Arap dilinin etkisine karşı
Kaşgarlı Mahmud, eski dili, yapısı ile beraber korumaya çalışmıştır.
Yeni bir sistem ve yapı geliştirecek durumda olmasına karşılık bunu yapmaması,
Türk dilinde bir yozlaşma veya başkalaşıma neden olmamak gibi bir tutum olarak
açıklanabilir. Türk dilinin şivelerini ayrı bölümler halinde incelemiş ve bunlar
arasındaki farkları ele almıştır. Oğuz, Yağma,
Uygur ve Hakaniye Türkçelerine geniş olarak
yer vermiştir.
Divan'da toplanan halk yazını örnekleri
ise o dönemin toplumsal yapısı vedüşüncesi açısından geniş bilgi vermektedir.
Dokuz yüzyıllık bir geçmişe sahip bulunan Divan-ı Lugat-it
Türk hakkında zamanımızda yeni araştırmalar yapılmaktadır.
Karahanlılar Devleti, kendi döneminde Türk ve Müslüman kültürleri
arasında bir senteze yönelmek, ortaya önemli eserler koymak açısından Türk
devletleri tarihinde özel bir yere sahip bulunmaktadır. Ne var ki, bu geniş
kültürel yapıya karşı iç ve dış karışıklıklar nedeniyle bu devlet kısa ömürlü
olmuştur.
KAYNAK:http://www.denizce.com/tdkarahan.asp